Minecraft’ın Önlenemez Yükselişi ve MMO’ların Geleceği

Bundan yaklaşık iki sene önce Minecraft‘ın adını ilk duyduğumda ve oyunun Klasik sürümüne göz attığımda çok da etkilenmemiştim. Sanıyorum grafiklerden dolayı oyuna ısınamamıştım. Aradan iki sene geçtikten sonra oyuna tekrar dönüp baktığımda çok şey kaçırmış olduğumu görüyorum. Oyunun sitesinde (minecraft.net) güncel sayılarla 24 milyondan fazla siteye kayıtlı ziyaretçi ve 5 milyona yakın oyunu satın alan kişi olduğu sayaçla gösteriliyor. Bu sayı Java ile yapılmış, internet’ten indirilen, düşük bütçeli bir prodüksiyon için oldukça etkileyici. Oyuncu kültürü ve fan videoları da tabloyu pekiştiriyor. (http://www.youtube.com/watch?v=-PDr39oLtzc) Oyunun detayına indiğimizde iş daha anlaşılır hale geliyor.

Oyunun tek kişilik oynama seçeneğinde “yaratıcı” ve “hayatta kalma” modları bulunuyor. Yaratıcı modda oyun dünyasını biçimlendirmek, binalar ve başka yapılar inşa etmek, otomatik çalışan mekanizmalar kurmakla uğraşıyorsunuz. Kendi şehrinizi yaratmanız da mümkün. “Hayatta kalma” modunda kaynaklar sınırlı ve her ne kadar oyun açık uçlu olsa da bir senaryo bulunuyor. Kendi hedefleriniz doğrultusunda veya oyunun senaryosunu takip ederek avlanıyor, kaynak topluyor, eşyalar üretiyor, tarımla uğraşıyor ve oyun dünyasını keşfediyorsunuz.

Buraya kadar çok da şaşırtıcı bir noktaya değinmedik. Fakat oyun dünyasının tümünün (kelimenin tam anlamıyla herşeyin) dönüştürülebilir olduğunu, ve bunun sunduğu olanakları farkedince oyunun gerçek gücü açığa çıkıyor. Minecraft oyunu, oyuna ait oyun dünyasının baştan aşağı, parça parça, blok blok üretilmesi, yokedilmesi veya kullanılabilir kaynak olarak saklanmasına dayanıyor. Bir zamanlar Red Faction oyunu “oyun dünyasında her şeyin parçalanabildiği ilk oyun”  olarak lanse edilmişti, fakat işin gerçeği oyunda sadece bazı yerleri delip geçebiliyor bazı binaları da yıkabiliyorduk. Minecraft hem bu ideali gerçekleştiriyor, hem de bu işi oyunun oynanma biçiminin kendisine dönüştürüyor.

Oyun dünyası “voxel” (pikselin üç boyutlusu) olarak da adlandırabileceğimiz bloklardan oluşuyor. Adeta “kübist” bir fantezi veya modern sanatın köklerine bir dönüş. Bu blokları değişik araçlarla oyun dünyasından çıkarıp almak mümkün. Bu yöntem World of Warcraft benzeri MMO oyunlarındaki “maden arama” (mining) faaliyetini çağrıştırıyor, ama bu tip oyunlarda madenler sadece belli noktalarda bulunur, Minecraft’ta ise bütün oyun dünyası madenin kendisi. Çıkardığınız blokları istediğiniz başka bir yere yerleştirebiliyorsunuz.

Oyun dünyasının boyutları hakkında net bir şey söylemek mümkün değil. Oyun değişik iklim ve bitki örtülerine sahip biome’lardan oluşuyor ve hem tek oyunculu hem çok oyunculu oyunlarda haritada ne kadar ileri gidersem gideyim keşfedilecek alanların  sınırına varamadım. Zaten çok oyunculu oyunlarda bildiğiniz yerler de başka oyuncuların etkisiyle sürekli değişim halinde olduğundan ve sürekli yeni alanlar eklendiğinden oyun dünyasının sınırlarının olması da bir şey ifade etmemeye başlıyor.

Elinizdeki araçlarla oyun dünyasını oluşturan blokları dönüştürebiliyorsunuz. Araçlarınız da bloklar kullanılarak üretiliyor. Oyunun “üretim” sistemi blokların çeşitli biçimlerde yan yana getirilmesiyle araçların üretilmesine olanak tanıyor. Kazma, kürek, çapa gibi aletler veya fırın, tezgah, sandık gibi nesneler çeşitli nitelikleki materyallerin blok blok yan yana yerleştirilmesiyle üretiliyor. Fırında kumu cama dönüştürürken madenden çıkardığımız kömürü kullanıyoruz. Bu ve benzeri şekillerde, topladığımız  çok sayıda blok değişik süreçlerde girdi olarak kullanılıyor ve sonuçta ortaya kullanılabilir yeni bloklar ve materyaller çıkıyor. Bir başka yöntem de blokların oyun dünyasına yerleştirilirken özel şekiller verilmesi. Örneğin golem yapımında bu yöntem kullanılıyor. Özetle Minecraft MMO oyunlarından tanıdığımız “crafting” (eşya üretme) sistemine sağlam bir işleyiş ve mantık oturtuyor. Belki gördüğümüz en gelişmiş ve en çok sayıda nesnenin oluşturulmasına izin veren “crafting” sistemi değil, ama materyallerin, bulunması, dönüştürülmesi ve birleştirilmesi işleminin en tutarlı ve zevkli olduğu sistem diyebiliriz.

Eskiden Incredible Machines oynardık. Oyunda değişik nesneleri belirli bir düzenle yerleştirerek mekanizmalar yapmam mümkündü. Mind Rover benzeri oyunlarda ise robot programlama imkanı bulunuyordu. Minecraft’ta da buna benzer bir sistem bulunuyor. Pistonlar, düğme ve “redstone” tozuyla yapılan kablolama ile devreler üretmek mümkün. (http://www.youtube.com/watch?v=cQzXXRB05GA) Kullanıcılar bu sistemle otomatik açılan kapılar, köprüler, kendiliğinden inşa olan binalar, kendi kendine tohum ekip hasat yapan makineler, elektronik müzik cihazları ve hatta oyun içinde çalışan devasa bilgisayarlar üretmişler. Benim için en etkileyici örneklerden biri  Pong oynayabildiğiniz bilgisayar oldu.(http://www.youtube.com/watch?v=20HQOwDCbWs)

Alsında bir oyun “oyun içinde oyun” imkanı sunuyorsa, bahsedilen oyunun oyundan çok bir “sanal platform” veya “meta-oyun” olduğunu söylemek gerekebilir. Bir yandan da bu “oyun ortamı” eksenli yaklaşıma yinelik şu soruyu da sorabiliriz, “Oyun oynamanın kendisi zaten oyun içinde oyuna dayanmaz mı?”, yani zaten her oyun meta-oyun değil midir? Örneğin futbol oyununun içinde, forvet ve defans oyuncusu karşı karşıya geldiğinde “sağdan at soldan geç” veya “vücut çalımı” gibi bir minyatür oyun cereyan etmez mi? Oyun araştırmalarına referans veren bu enteresan soruyu bir kenara bırakalım ve Minecraft’ın senaryosu bir yana çeşitli oyun biçimleri sunan bir platform olduğunu söylemekle yetinelim.

Son olarak bu platformun belki en eğlenceli ama en yaramaz faaliyetinden bahsedelim: Griefing. Griefing diğer oyuncuları değişik şekillerde rahatsız etmeye dayanıyor. Bu “sanal” eylemin “sanal” dünyadaki “gerçek” etkilerinin “ahlaki” tartışması bir yana, Minecraft bu eylemin dışlanamayacağı, yapısal olarak oyunun kendisine dahil olduğu bir örnek. Oyunda yapıları inşa edenler olduğu gibi onları yıkanlar da var. Eşyaları toplayıp biriktirenler olduğu gibi onları çalan, diğer insanlara dağıtan veya yokedenler de var. Tuzak kuranlar, şakacılar, ikonoklastik saldırılarda bulunanlar, tam tersine her yere gamalı haçlar yerleştirenler, pyromaniac’lar ve diğerleri… Bu eylemleri kişisel nedenlerle olduğu kadar belli bir yaklaşım-dünya görüşü nedeniyle yapanlar da mevcut. Minecraft her ne kadar bir “rol yapma” (role playing) oyunu olmasa da çeşitli rollere bürünmeye de imkan tanıyor. Tüccarlar, inşaat işçileri, mimarlar, kaşifler ve tabi ilk örneğimize geri dönersek türlü türlü “griefer”lar. Ben iki farklı sunucuda iki farklı karakteri canlandırıyorum. Birinde sorumlluk sahibi, yardımsever, yapıcı düşünen bir karakter, diğerinde ise hileler kullanan, çalan çırpan ve mafyatik eylemlerini paravan bir dükkan ile gizleyen başka bir karakter. Minecraft MMO oyunlarında oyuncuların birbirine karşı eylemlerini belirleyen PVP (birbirine saldırabilme imkanı) ve Non-PVP (sadece oyundaki yaratıklara saldırabilme) ayrımını anlamsız ve işlevsiz kılan bir yapıya sahip. Oyuncuların türlü türlü şekillerde karşı karşıya gelmesi mümkün, dolaylı ve doğrudan şekillerde.

Şimdi bütün bunları dikkate alarak şu soruyu sormak durumundayız: “Minecraft’tan sonra MMO’lar hala aynı yöntemleri kullanarak ayakta kalabilir mi?” Yıllar önce oyun algımızı değiştiren metin bazlı “MUD” (Multi User Dungeon) oyunlarından sonra online oyunlarda ikinci büyük değişim dalgasını umut etmek kulağa fazla iyimser mi geliyor?

Yayınlayan

kafaayari

Oyun eleştiri, inceleme, araştırma...

“Minecraft’ın Önlenemez Yükselişi ve MMO’ların Geleceği” için 3 yorum

    1. Lemmings, Worms, Liero, Boulder Dash ve daha sayısız oyunda elbette oyun dünyasına müdahale etme var, genelde eksiltme yönünde… Minecraft’ın esinlendiği Infiniminer oyunu da sınırlı mekaniğe sahip. Ama 3 boyutlu, online ve eksilttiğin materyali dönüştürüp geri koyma ve inşa etme yönünde olanak sunan bu çapta bir oyun bilmiyorum.

Yorum bırakın